Saturday, December 22, 2007

TERCÜME YAPMAYI NEDEN SEVİYORUM? (53)

Tercüme yapmak, bir çok alanda olduğu gibi ancak uzun yıllar boyu ustalaşırsanız, maddi ödülü büyük olabilecek bir alandır. Çoğu İngilizce öğretmeni tercüme yapmak yerine ders vermeyi seçer. Zaten İngilizce ya da başka bir dili bildiğiniz için tercüme yapmazsınız, aynı zamanda bu işi sevmelisiniz de.

Ben tercüme alanındaki üstatlarımızın affına sığınarak, bu konudaki düşüncelerimi yazmak istiyorum.

Tercüme yapmak için, o konudaki gelirden daha başka beklentileriniz olmalıdır. Sadece para kazanmak için tercüme yapmak zordur. Bu bütün meslekler için geçerlidir diye düşünüyorum. Bir işi sadece geçinmek ya da keyif aldığınız başka bir sebep olmadan yapmak, insanın ruhunu soldurur kanısındayım. Ama sevdiğiniz bir işi de size bedava yaptırmak isteyenler çıkabilir. Buna karşı da dikkatli olun derim.

Tercüme yapmak için yabancı dile vakıf olmak gerektiği düşünülür. Bu doğru bir düşüncedir. Fakat yabancı dili iyi bilmek, tercüme sürecinin sadece bir parametresidir. Başka bir deyişle temellerinden sadece birisidir. Tercüme yapmak için ana dilinizi de iyi bilmeli ya da geliştirmelisiniz. Yabancı dilde okuduğunu ana dile dönüştüremeyen birisi tercüme de yapamaz. Bu açıdan tercüme yapmak, bir metni anlamaktan ve onu özetlemekten başka bir şeydir.

Bu konuda sahip olmanız gereken başka bir özellik de empati becerisidir. hem yazarı anlamalısınız hem de kendinizi okuyucunun yerine koyabilmelisiniz. Dolayısıyla tercümanlıkta yaş önemlidir. Çok genç birisi bazı metinleri tam olarak anlamayabilir. Evet metni anlar, ama hayat tecrübesi az olduğu için yazarın duygularını kavrayamayabilir. Okuyucu açısındansa şöyle bir durum vardır: Okuyucu sizin çevirisini yaptığınız eseri okurken yalnızdır. O halde cümleleriniz açık seçik olmalıdır. Bu da, hem dil kullanımından hem de noktalama işaretlerinin doğru/ ergonomik/ beynin çalışmasına uygun bir şekilde kullanılmasından geçer. Okuyucu, ifadeleri net olarak anlamalıdır. Fakat anladığını kavrayacak alt yapıya sahip olup- olmamak konusunda sorumluluk okuyucunundur.

Tercüme sürecinde en önemli nokta, tercüme ettiğiniz metni sevmeniz, onunla duygusal bir bağ kurmanızdır. Bu, insan olmanın gereğidir. Bu açıdan, ben, bir şekilde yakınlık duyduğum metinleri tercüme ederim. Sonuçta, ortaya çevrilmiş bir metinle birlikte, o metinden bana kalan bir şeyler olsun isterim. Bu kalan şeyler, belki gelişen bir İngilizce ve Türkçe, belki bir konuda yeni bilgiler , belki de yeni bakış açısı olur.

Tercüme yapan kişi sabrı öğrenir. Her gün “fare gibi” eseri kemirir. Tercüme de yararlı bir ilke de günlük hedefler belirleyerek çalışmaktır. Acele etmeden, sabırla gidersiniz ve bir gün kocaman bir kitap bitmiş olur.

Tercüme yaparken yazarlığınız da gelişir. Başkalarının ifadelerini ana dilinize çevirirken, zaman içinde kendi düşüncelerinizi yazı diline tercüme etme ve ifade etme tarzınız da berraklaşır.

Tercüme sürecinden önce, tercüme edeceğim kitabı okumaya ve kendime yakın yerler bulmaya çalışırım. O kitabın doğasına uygun olarak seçtiğim müzik parçası ya da parçaları, benim sessiz çalışmalarıma eşlik ederler. Sözgelimi son tercüme maceramda bana eşlik eden müzisyenler Kitaro ve Vangelis’ti. Çünkü tercüme ettiğim kitapların doğasına uygun düşüyorlardı.

Tercüme çalışmasının en güzel yanı da, kitap basıldığında çevirmen olarak kitabın içinde kendi adınızı görmektir. Bu sevincinizi belli etmemelisiniz. Yoksa o da alacağınız ücretin bir kısmı gibi düşünülebilir ve bedelden düşülebilir (!)

Tercüme ettiğim kitapları rahatlıkla öneririm. Çünkü önermeyeceğim kitabı çevirmem. Şükür ki bu lüksüm var. Ayrıca, kitabı ben yazmadığım için de hararetle tavsiye edişim yanlış anlaşılmaz.

Kitap Tercümanlığı, ne yazik ki değeri anlaşılmayan bir meslektir. Genellikle bu meslek, ciddî olarak takdir görmez ve tercümanların emeği ucuza satın alınmaya çalışılır. Bu yüzden piyasa, aşksız ve ucuza yapılmış olan tercümelerle dolar. Okuduğunuz tercüme kitapların çoğunda, adını koyamasanız da bir yavanlık, anlaşılmazlık olmasının veya yabancı bir dilin kokusunu hissetmenizin sebebi işte budur.

Tercüme yapmayı seviyorum, çünkü tercüme yapmak, bana sabrı öğreten, yabancı dil öğrenmeyi ve ana dilimi sevdiren üstatlarımdan biridir.

-------------------------------
Savaş ŞENEL: İngilizce Öğretmeniİletişim DanışmanıOkunaklı-Anlaşılır Yazarlık Koçu
                           savassenel@gmail.com, savassenel@yahoo.com

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI

Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com
"Az Acılı ve Kalıcı İngilizce-Yabancı Dil Öğrenimi için Püf Noktaları" adlı Kitabın Facebook sayfası

(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)




(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

-------------------

Tuesday, December 18, 2007

NEDEN YABANCI DİL ÖĞRENİMİ KONUSUNDA, BU YAZILARI YAZIP BİLGİÇLİK YAPIYORUM? (52)




Yabancı dil ve özellikle İngilizce öğretimi ve öğrenimiyle ilgili sayfalara baktığınızda bir sürü kaynak veya dokuman görürsünüz. (Bunun için aşağıda link vermiş bulunmaktayım.) Fakat benim sayfamda durum böyle değil. Neden benim bu sayfamda sadece yazılar var ve durmadan “bilgiçlik” yapıyorum? Sizlere bu sorunun cevabını vermek isterim.

Yabancı dil öğrenen kişilerin, bazı diller dışında, kaynak bulma sorunu yoktur. Özellikle internetten her türlü kaynağı indirmek mümkündür. Hatta yabancı bir dili öğrenen kişilerin sıklıkla yaşadıkları bir sorun da şudur: Sınırsız sayıda kaynak içinde, bir oraya, bir buraya savrulurlar ve neye çalışacaklarını şaşırırlar. Çünkü asıl sorunlar, konuya bakış açısından doğarlar ve kaynakların kullanımı sırasında ortaya çıkarlar.

Zira kişilerin yabancı dil öğrenimi konusuna bakış açıları genellikle sağlıklı değildir ve hangi kaynakları, hangi beklentiyle kullanacaklarını bilmezler. Bunu bilmeleri de zordur. Çünkü günlük hayatlarının telaşı içinde, acil ve öncelikli işlerini yaparken, yabancı dil konusuna kafa yoramazlar. Bu konuda doğru cevapları getirecek olan doğru soruları sormak için de oturup-düşünmek, yani zaman harcamak lazımdır.

Bundan dolayı, benim sayfamda bir yığın kaynak yerine, yabancı dil öğrenimine nasıl bakmak gerektiğini anlatan ve hangi kaynakların kullanılması gerektiğinden söz eden yazılar vardır. Geri kalanını okuyucu zaten kendi başına çözebilir.

Ben her zaman öğrencinin düşünce tarzını ele alır, eğitime önce ordan başlarım. Bir insanın, bir konuya bakış açısı yanlışsa veya eksikse, çalışmaları tatsız bir serüvene dönüşür. Söz gelimi kişi, öğrenmesi gereken yabancı dili, ulaşmak istediği hedefleriyle, kendisi arasında bağ kuran bir köprü olarak değil de, hedefleriyle kendisi arasında duran sevimsiz bir engel olarak görüyorsa, o kişi yabancı dil öğrenemez. Böyle bir kişi, içinde neler olduğunu anlamadığı ve sevmediği bir yemeği yemeğe çalışır gibidir.

Başka bir örnek daha vermek gerekirse, sözgelimi kişi, gramer öğrendiği zaman, o yabancı dili konuşacağını sanıyorsa, yine başka bir hata yapmış olur. Gramer çok kıymetli bir anahtardır ve önemlidir ama aslında en önemli görevi ve işlevi, bizim diğer kaynakları anlamamızı ve edinmemizi sağlamaktır. Gramer öğrenmek, hedeflenen yabancı dili öğrenmek anlamına gelmez. Yukarda verdiğim ve kişinin yanlış düşünce tarzıyla hareket ettiği her iki durumda da, elindeki kaynaklar işe yaramazlar.

Bu sebepten ben bu sayfada, daha çok, kişilerin konuya sağlıklı bakmalarını sağlayacaklarına inandığım yazılar yayımlıyorum. Yoksa bu sayfayı binlerce kaynakla doldurup, daha çok ziyaretçi gelmesini sağlayabilirdim.

Benim yapmaya çalıştığım ve aldığım geribildirimlere göre de büyük ölçüde başardığım şey, birincisi insanlara ellerindeki kaynakları nasıl kullanacaklarını göstermektir. İkinci olarak da, bilmedikleri ve hatta küçümsedikleri bazı kaynakların onlara ne kadar yararlı olacaklarını anlatmaktır. (Filmler, ses dosyaları radyo vs.)

Ben size bir inşanın planını ve kullanılacak olan malzemelerin türünü ve kalitesini veriyorum. Çünkü yapı malzemeleri her yerde var ve bulabiliyorsunuz diye düşünüyorum.

-----------------
-------------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI

Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com



(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)





(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

-------------------

Wednesday, August 22, 2007

DANIŞMANLAR, ASLINDA YİNE SİZE DANIŞIRLAR (51)




İlgili olduğum alanlarda bana danışan kişilere çok soru sorarım. Elbette bunun sebebi, onların özel hayatları konusunda meraklı olmam değil değil, onların ihtiyaçlarını ve beklentilerini elimden geldiği kadar anlama çabasıdır. Çünkü aslında, karşımdaki kişilerin sorduğu soruların cevapları yine kendilerinde gizlidir.
Danışmanlar, aslında bunu yaparlar. “Sorularınızın cevapları tamamıyla sizdedir” demiyorum, ama doğru cevapların bulunmasında anahtar işleve sahip olan ipuçları, yine sizdedir.
Sözgelimi yabancı dil öğrenimi konusunda bana danışan kişilere sürekli sorular sorarım. Çünkü hazır reçeteler yoktur. Hazır reçeteler varsa bile, hangisinin size uyduğunu anlamak için yine sorular sormam gerekir. Neden yabancı bir dil öğrenmek istediklerini, bu konuda ne kadar zaman ve bütçe ayırdıklarını, daha çok hangi araçlarla öğrendiklerini veya hangi araçlarla öğrenmeyi sevdiklerini, hedeflerini ve buna benzer şeyleri sorarım. Amacım mutlaka ders vermek değildir. Kendi başına çalışma alışkanlığı olan bazı kişilere mektupla öğrenim kurslarını bile öneriyorum. Ama onlar için hazırlayacağım programı belirlemek için bütün bu soruların cevaplarını bilmem gerekir.Bu durumda, sorularımızın cevaplarının temeli bizdeyse, başka kişilere danışmak anlamsız mı olmaktadır? Elbette anlamsız değildir. Doğru soruları sorarak, gerekli cevapları arayan kişilere her zaman ihtiyacımız vardır. Aradığınız şeylerin cevapları sizdedir. Ama “öncü” cevapları ortaya koyacak olan soruları sormak, herkesin aklına gelmez veya kişiler genellikle doğru soruları bilmezler. Ama danıştığınız kişinin sizi doğru cevaplara götürmesi için, önce sizden bazı cevaplar alması gerekir ve bunun için de size sorular sorar. Sizin soru sorduğunuz kişinin, size bir sürü sorması önce “farklı” görünebilir. Ama bu gereklidir.Bu durumda, doğru soruları sormak, danışmanlık yapmanın en önemli şartlarından birisidir. Sözgelimi nasıl yabancı dil öğrenebileceğinizi sorduğunuzda, sizin ilgi alanlarınızı, beklentilerinizi veya buna benzer şeyleri anlamaya çalışmaksızın, hemen cevaplar vermek, aslında “anlamsız” bir tavırdır.

Benim için soru sormanın diğer bir yararı da, söz konusu konuda ciddî bir hedefi olmayan “şakacı” kişilere farkındalık kazandırmasıdır. Bu tür kişiler, bir sohbet konusu ararlar ve
sizin İngilizce öğretmeni, tercüman veya iletişimci kişiliğinizi göz önüne alarak sorular sorarlar. Siz onlara sorular sorunca konunun gayet ciddî olduğunun farkına varırlar, size bir daha sorular sormazlar. Onların net bir hedefi olmaması suç mudur? Elbette hayır. Bu, onları ilgilendiren bir durumdur. Ama bir yere varmayan diyaloglardan kaçınarak, hem kendi zamanımı hem de karşımdaki kişinin zamanını korumanın da benim hakkım olduğunu düşünüyorum.

Net bir sonuçtan kast ettiğim şey, kişilerin benden ders almaları veya bir seminer vermem için beni davet etmeleri değildir. Her gün, temel konularda ciddiyetle sorular soran bir çok kişiye karşılık beklemeden cevaplar öneriyorum ve bence daha önemlisi kaynaklar veriyorum. Yeter ki kendileri için bir şeyler yapmak konusunda kararlı olsunlar.

“Hayat kısa, yapacak işler pek çok!” demişler, ne güzel demişler!

-------------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI

Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com



(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)





(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

-------------------

Sunday, July 15, 2007

BİR ŞEHİR EFSANESİ: "BİR DİLİ KONUŞAMADIĞIM YERDE ÖĞRENEMEM!"




Yabancı bir dil ve özellikle İngilizce öğrenmek veya İngilizcelerini geliştirmek isteyen dostlarımızla konuştuğumuzda, onların bu konuda gelişmelerini engelleyen bir düşünceyle karşılaşıyorum. Sorunların veya atılımların aslında önce düşünce tarzında başladığını bir kez daha görüyorum.

Onları durduran yanlış kanı şudur: Yabancı dil becerilerinin pratikle yani o dili konuşmakla gelişeceğini, yabancı bir dili pratik olarak “konuşarak” kullanamıyorlarsa, o dili öğrenmelerinin mümkün olmadığını düşünüyorlar. Sözgelimi İngilizceyi konuşmadıkları zaman zaten öğrenemeyeceklerine inandıklarından, bu dili öğrenmeye başlamıyorlar, yurt dışına gidecekleri güne kadar öğrenmeyi erteliyorlar.
En kötüsü de şudur: Bildikleri şeyler ve edindikleri beceriler varsa onlar da kaybolmaya yüz tutuyor.

Aslında “yabancı dil öğrenmenin tek yolu pratik yapmak mıdır?” veya “bir dili pratik olarak kullanmak, o dili sadece konuşmak mıdır?” gibi sorular sorsalar
ve bu soruların cevaplarını arasalar, farklı çıkış yolları bulabilirler:

Birincisi, bir dili pratik olarak kullanmadan önce, yapılması gereken şeyler bulunmaktadır. Bu şeyler, önce o dilde birikim yapmaktır. Bu da, ders almaktan, o dilde düzenli olarak hikâyeler, ses dosyaları dinlemekten, filmler seyredip kitap okumaktan geçer. Bir dili konuşmak, daha sonraki bir aşamadır; bu aşamayı öne almaya çalışmak sizi o dilde “tutuk” yapabilir ve gerçek şu ki ilerde akıcı konuşmanızı da engelleyebilir.

Başka bir tabirle, bir dili öğrenmek ve bazı beceriler geliştirmek için, o dili konuşmaya çalışmaktan önce yapacak çok şey vardır. Bunları yaptığınız zaman zaman içinde o dili konuşarak pratik yapmanın zamanı gelir; yavaş yavaş o dili konuşmaya da başlarsınız. Eğer konuşamıyorsanız, konu artık dilin kendisiyle ilgili problemler değil de, çekingenlik, odaklanmamak gibi şeylerdir.

Zaman azlığı ve çabucak sonuçlar alma arzusu gibi konular, yabancı dil öğrenenlerin uzun vadeli bir kayıpla karşılaşmalarına sebep olmaktadır. “Ya hep ya hiç” mantığına giren birisi, yavaş yavaş da olsa başarılı olmak yerine, kendisine bir süre biçmekte ve bu süre sonunda başaramazsa, yabancı dil öğrenimiyle olan bağını sonsuza kadar kesmektedir. Bu da, kişiye kazandıran bir bakış açısı değildir.

Satıcılık gibi meslek gruplarındaki kişilerin, turistlerle konuşabildikleri için az-çok yabancı dil öğrenebilmeleri, İngilizcenin sadece pratikle geliştiğini kanıtlamaz. Bu tür kişilerin İngilizceleri on yıl geçse de aynı kalır ve hiçbir konuda derinlemesine konuşamazlar. Bırakın konuşmayı, ciddî sohbetlerde, karşıdakinin ne söylediğini anlamazlar. Çünkü İngilizce kaynaklar okumazlar, filmler seyredip, sesli yayınları takip etmezler. Bunlardan birisini bile yapsalardı, çok büyük gelişme kaydederlerdi.

Size ilginç bir örnek vereyim: Arnavutluk’ta İtalyanca dersleri yoktur; İtalyan yoktur, İtalyanca konuşulmaz. Ama İtalya’ya ayak basan her Arnavut, daha önce hiç İtalyanca konuşmadığı halde İtalyanca konuşmaya başlar. Düşünün bu insanlar hayatları İtalyancayı konuşarak pratik yapmamış kişilerdir. Peki bir dili konuşarak pratik yapmadan nasıl oluyor da konuşabiliyorlar? Cevap şu: Yıllarca İtalyan televizyonları seyretmişler ve farkında olmadan dili edinmişlerdir. Bir iki cümle öğrenince pratik yapmak için fellik fellik turist aramak ve bulamayınca da “bu iş olmayacak” demek yerine, haftada iki yabancı film seyredilse, 6 ay sonra olağan üstü bir düzeye gelinebilir. Ama gerek para kazanmak isteyen kurumların “tribünlere” oynayarak, pratiği öne almasıyla, gerek iletişimsel Yaklaşımın (Communicative aprroach) yanlış anlaşılmasıyla, bu durum ortaya çıkmıştır. Bir dili konuşmak için size gelen birisine, “tamam size yardımcı oluruz. Bununla birlikte sizi bu hedefe götürebilecek bazı ön çalışmalar var” demek ve öğrenciye önce farkındalık kazandırmak, “doldur-boşalt” tekniğiyle kazanan kurumların işi değildir.

“İngilizce konuşularak öğrenilir, çocuklar da öyle öğreniyor” diyen kişiler, çocukların konuşmaya başlamadan önce en az
2 yıl etrafı dinlediklerini, masal kasetleri dinleyen, kendilerine kitap okunan bebeklerin daha güzel konuştuklarını göz ardı ediyorlar.

Ben size öğrenmekte olduğunuz dili konuşmayın demiyorum.
Ama hemen sonuca ulaşma arzusuyla temel çalışmaları ihmal edip, sonra hayallerinizin ölüşünü seyretmeyin diyorum.
Sabır, evrenin en önemli değerlerinden birisidir.

-------------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI

Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com



(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)





(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

-------------------

YABANCI DİL ÖĞRENMEYİ SEKTEYE UĞRATAN VE KONUYA BAKIŞ TARZIYLA İLGİLİ ENGELLER (49)




Yabancı bir dili öğrenirken karşımıza çıkan engellerin çoğu, o dilin kendisiyle ilgili şeyler değildir desem ne dersiniz?

Sözgelimi
İngilizce öğrenirken karşımıza çıkan engellerin çoğu İngilizcenin kendisiyle değil aslında daha çok başka şeylerle ilgilidir. Size bu engellerin bazılarından söz etmek isterim:

Birincisi; yabancı bir dili öğrenirken düşülebilecek en büyük tuzaklardan birisi, kısa vadeli adımlarda mükemmelci olmaktır. Uzun vadeli hedeflerimizde mükemmelci olabiliriz ve hatta olmalıyız da. Fakat kısa vadeli çalışmalarda mükemmelci olmak, yabancı dil öğrenme sürecinin en büyük engellerinden birisidir.

Sözgelimi bir sözlük karıştırdığınızda gördüğünüz her kelimeyi öğrenmeye veya bir kitabı okurken her şeyi anlamaya çalışmak, bu türden bir yanlıştır. Bir filmi seyrederken konuyu anlayabildiğimiz hâlde, o filmde geçen her şeyi anlamaya çalışmak ve bunu başaramadığımız zaman karamsarlığa kapılmak, bir süre sonra bizi yorar ve çalışmalarımızı durdurur. Sözgelimi uçak yaparken, her şeyin tam olması gerekir. Uçağın projesindeki en küçük bir hata, bir sürü insanın canına mâl olabilir. Ama yabancı bir dili öğrenirken yanlış anlamak veya bazı şeyleri eksik ifade etmek veya her şeyi anlamamak, kimsenin hayatını tehlikeye atmaz. Bu sebeple, her araçtan yeni bir şey öğrenmek bizi mutlu etmelidir. Öğrendiğimiz her kelime, her yapı içinde bulunduğumuz dil odasını biraz daha genişletir. Önceleri bize dar gelen bu odanın, zamanla öğrendiğiniz her yeni kelime, kalıp veya
gramer yapısıyla yavaş yavaş genişlediğini hissedersiniz.
Ama bu odanın birden bire genişlemesini isterseniz, bu mümkün olmaz ve hayal kırıklığına uğrarsınız.

Yabancı dil öğrenimini zorlaştıran engellerden bir başkası da, öğrendiğini hissedememek, bu konuda farkındalık geliştirmemiş olmaktır. Özellikle temel gramer konularının bittiği ileri düzeylerde, öğrenci bir okyanusa açıldığını ve artık ilerlemediği hissine kapılır. Bütün dünyada, öğrencilerin yabancı dil öğrenmeyi en çok bıraktıkları dönem, bu dönemdir. Gramer konularını bitirmiş ve dilin içine dalmış olan öğrenci, artık yabancı dil öğrenmediğini düşünmeye başlar. Gerçekten de açık denizlerde, etrafta kara veya başka bir gemi gibi referans noktası yoksa ve siz güvertedeyseniz, size geminiz hiç ilerlemiyormuş gibi gelir. Ama gerekli ölçümleri yapan cihazlara baktığınızda veya etrafta kara varsa, aslında ilerlediğinizi anlarsınız.

Bu noktada öğretmenlere büyük bir görev düşer. Öğretmenin bir görevi de öğrencinin geliştiğini, yine öğrencinin kendisine göstermektir. Öğretmen bunu nasıl yapabilir? Bir öğrenciye aslında ilerlediğini hissettirmenin akla ilk gelen yolu, elbette sınavlar ve diğer ölçme-değerlendirme yöntemleridir. Ama bu da yeterli değildir. Aşlında en önemlisi, öğrencilerin o dilde düzenli okumalarını, ses dosyaları dinlemelerini ve filmler seyretmelerini sağlamaktır. Bunun ne yararı olur? Birincisi bunlar zaten dilin öğrenildiği kaynaklardır. Dersler bir yabancı dili öğrenmenin yolu olabilirler. Ama o dile gerçekten “sahip ve vakıf” olmanın yolu, o dili kullanmaktır. Fakat bir dili kullanmak deyince, aklımıza sadece o dili konuşmak gelir. “Bir dili kullanmanın yolunun sadece konuşmak” olduğu inancı çok yaygın bir “efsanedir.” Bir dili kullanmanın yolu sadece konuşmak olsaydı o zaman kulaklarımıza gerek kalmazdı.
Bunun yanında gelişmeyi ölçmenin en iyi yolu da yine o dilde okumak, dinlemek ve seyretmektir. Çünkü sözgelimi bir ay önce okuduğunuz bir kitap veya dinlediğiniz bir hikâye size bir ay sonra artık basit gelir. Bunun anlamı şudur: Siz geçen o bir ay içinde biraz daha mesafe almışsınızdır ve o dilde biraz daha gelişmişsinizdir. Bu da sizin çalışmalarınızın boşa gitmediğini ve yabancı dil denen okyanusta ilerlediğiniz anlamına gelir. Bunu sadece bilmekle kalmaz aynı zamanda hissedersiniz de.Bu açıdan, birlikte yabancı dil çalıştığım kişilerin günlük hayatlarını programlamalarını ve her gün kitap okumalarını, o dilde ses dosyalarını dinlemelerini, filmler seyretmelerini sağlamaya çalışırım. Yoksa ne özel ders almak, ne de dersaneye gitmenin anlamı yoktur. Öğrendiğiniz dilde filmlerle, kitaplarla veya ses dosyalarıyla iligli çalışmalarınız yoksa, o dille sadece tanışmış olursunuz. Fakat ciddî bir arkadaşlığınız olmaz.
-----------------
-------------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI

Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com



(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)





(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

-------------------

(OLMASINI BEN DE İSTERDİM AMA) NE YAZIK Kİ KISA YOLUN KISASI YOK (48)




"Olmasını Ben de İsterdim, Ama Kısa Yolun Kısası Yok!" adlı yazım Asma Altı Altı Yayınevinden 3. baskısı yapılmış olan "Hayatı Iskalama Lüksün Yok" adlı kitabıma taşınmıştır. 

AsmaAltı Yayınevi

-------------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI

Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com



(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)





(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

-------------------