Saturday, October 29, 2005

ÖĞRETMENLER-EĞİTMENLER, KÖTÜ İNSANLAR MIDIR? (14)




(Bazen ihmalkâr olabiliyorlar)
Öğretmenlerin veya eğitimcilerin, kötü insanlar olduklarını düşünmüyorum. Kötü niyetli insanlar, bu tür meslekleri iyi bir niyetle icra edemezler. Bir yandan da iyi niyetli olmamak, öğretmenliğin doğasına terstir. Ama her öğretmen, her insan gibi zaman zaman kötü veya ihmalkâr olabilir.

Öğretmenler veya eğitmenler, ne zaman "kötü insanlar" olur? Öğrencilerinin, öğrenmelerini engelledikleri veya gereksiz yere yavaşlattıkları zaman. Size bir örnek vereyim:

Örnekler

Ben İngilizce öğrenmeyi çok seven bir çocuktum. Bu konuda, İngilizce bilen ve bunun getirdiği farkı bana bizzat gösteren babamın payı büyüktür. Ama İngilizce öğretmenlerimin hiç birisi, bana İngilizce kitaplar okuyup, İngilizce hikâye kasetleri dinleyebileceğimi ve bu şekilde kendi kendime İngilizcemi geliştirebileceğimi söylemediler. Çünkü ben hem okumayı seven ve işitsel bir çocuktum. İkinci özelliğimi anlamak belki biraz zor olabilirdi, ama birinci özelliğim aşikârdı. Onların bu duyarsızlığının sebebi, belki de diğer öğrencilerin ilgisizliğiydi. Ama ben ilgili bir öğrenciydim, bunu görmemek imkânsızdı ve ders dışında yararlanabileceğim kaynaklar hakkında bilgi almak da benim hakkımdı.

Başka bir öğretmenimin tavrı

Yine bir öğretmenime yazar olmak istediğimi söylemiş ve ne yapmam gerektiğini sormuştum. Bıyıkları yoktu, ama bana bıyık altından güldü ve "çok okuman lazım" dedi! Ardından klasikleri okumamı önerdi. Sonra bir daha bana bu konuyla ilgili soru sormadı. Aslında edebiyat defteri tutmadığı hâlde, her soruya verecek iyi bir cevap bulabilen ve hayal gücü geniş bir çocuktum. Öğretmenimin beni davet edip, yazar olmaya teşvik etmesi de çok şaşırtıcı olmazdı. Hem yazar olamasam bile, bunu bahane edip çokça okumamı sağlayabilirdi. Ama kendimi keşfetmek bana düşmüştü. Belki de bu olayın ve öğretmenlerime karşı yaşadığım alınganlığın etkisiyle, öğretmenlik hayatım boyunca öğrencilerimin farklı yanlarını anlamaya çalıştım. Onları farklı kılan özellikler gördüğüm zaman, ofisime davet edip, onlara bilgi verdim. Sonraki zamanlarda da konuyu takip etmeye çalıştım.

İngilizce hikâye kitapları nasıl keşfettim

Ortaokuldaydım. Bir gün, büyük bir kitap mağazasında dolaşırken İngilizce hikâye kitaplarını gördüm. Bunlar seviyelendirilmiş kitaplardı ve hemen bir kaç tane alıp, okumaya başladım. "Azıcık" olan İngilizcemin bir işe yaradığını görmüştüm ve bu durum bana keyif vermişti. Bu okuma sürecinin başlamasıyla, benim İngilizce’ye olan ilgimle birlikte İngilizce bilgim de arttı. Öğretmenlerim, bana bir şeyler öğretmişlerdi. Ama benim algı sistemimi keşfetmeye ya da görmeye teşebbüs etmedikleri için, bana herhangi bir kitap ya da araç önermemişlerdi. Hâlbuki benim okumayı seven bir öğrenci olduğum derslerde yaptığım yorumlardan belliydi. Okuma alışkanlığım, bana İngilizce öğreniminde büyük bir ivme kazandırabilirdi. Sonradan kazandırdı da…

Öğretmenler kötü insanlar değillerdir?

Öğrencilerini, kaynaklara bağlamayan, onun algı sistemlerine göre araçlar ve kaynaklar önermeyen öğretmenler, öğrencilerine kötülük yapmaktadırlar. Öğretmenler kötü insan değillerdir, ama “kötülük” yapabiliyorlar.

Bu açıdan, bir yetişkin, bir eğitimci ya da İngilizce öğretmeni olarak, insanları kaynaklarla buluşturmaya çalışırım. Çevremdeki kişilerin benden bağımsız olarak ta öğrenebilmeleri onların hakkıdır. Bu hakkı onlardan almamam gerektiğini düşünürüm.

Bugün, her türlü kaynak elimizin altındadır. İnsanlara sağlıklı kaynaklar önermek de eğitimciliğin bir gereğidir. Sizinle öğrenebilen, ama siz yokken "öğrenme engelli" birer bireye dönüşen öğrencileriniz olsun ister misiniz?

Ben istemem.

-----------------
-------------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI

Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com



(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)





(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

-------------------

İNSANLARI KAYNAKLARA ULAŞTIRMAK O KADAR MI ZOR? (13)


Her yerde, ama her yerde konuşan insanlar var. Bu insanlar anlatıyor, anlatıyorlar ama üzerinde durdukları konuyla ilgili bir kitap, bir film ya da başka bir kaynak önermiyorlar. Problem nedir?

Tamam, bazı konularda kaynak verilmez. Mesleki sırlar olabilir. Ama neden sözgelimi öğretmenler, kitaplar, dergiler önermezler? Bir insan sevdiği bir konu hakkında saatlerce konuşur da, neden o konu hakkında herhangi bir kaynak tavsiye etmez?

Bırakalım karşımızdaki insan kendisi bulsun, kendisi anlasın biraz. Hiçbir şeyi olduğu gibi yansıtamayız zaten. İnsanlar bizim anlattığımızla yetinmesinler, gitsinler kaynaklardan öğrensinler. Belki de konunun benim ilgimi çeken tarafı onun ilgisini çekmiyor, belki benim anlatmayı unuttuğum bir şey, ona daha ilginç gelecek. Bu, sizin kontrolünüzde olan bir şey değildir. Bir konunun ne tarafları size yakın gelirse onlardan söz edersiniz. Elimde menü varken, ben neden ona menüyü vermek yerine sadece hoşuma giden yemeklerin adlarını sayıyorum.

Tabi akl-ı evvel bazı insanlar, buna tembellik diyecekler. Tembel olmadığımı ispatlamak için anons hoparlörü mü olayım? Öğrencilerim geliyor, bana soru soruyorlar. Onları daha iyi bilen birine götürüyorum, ya da bir kaynak öneriyorum. Onlara İngilizce kitaplar, kasetler, filmler ya da web siteleri öneriyorum. Oturup saatlerce inceleyebilsinler, bana yeni sorularla gelebilsinler diye. Bir insana kaynak önermek, aslında başınıza iş açmaktır. Okuyan, araştıran birisi, size daha çok soruyla gelecektir. Bakalım o soruları cevaplamak ya da cevapların olduğu kaynakları bulmak o kadar kolay olacak mı?

Eğitimciler, verecek bir mesajı olan ağabeylerim ablalarım, saatlerce konuşmanıza gerek yok. O vaizlerin, hatiplerin işi. Her soruya bir kitapla, bir CD, bir kaset ya da bir web adresiyle karşılık verebilirsiniz. Yormayın kendinizi deli gibi, insanları kaynağa ulaştırın.

Ama insanları kaynaklara ulaştırmanın da incelikleri var. Önce konu hakkında kısaca bilgi verebiliriz. İnsanları yönlendirmek, kaynakları nasıl kullanacaklarını anlatmak gerekir. Ama bir kitaptan, dergiden ya da başka bir araçtan öğrenebilecekleri şeyleri insanlara saatlerce anlatmayın. Yazık zamanınıza. Ciddi olarak soruyorlarsa, nasılsa gidip kaynağı incelerler. Ciddi değillerse boş verin gitsin. Sadece üç beş dakikalık bir sohbet için sizi kullanıyorlar demektir.

Bana insanlar sık sık nasıl İngilizce öğrenilebileceklerini sorarlar. Aslında bu, refleks bir tavırdır. Bir İngilizce öğretmeniyle tanışan kişiler, refleks olarak, düşünmeden ve aslında cevabıyla da pek ilgilenmekleri halde bu nasıl İngilizce öğrenebileceklerini soruverirler. Fakat ben, daha çok kartımı veririm. Başka zaman beni aramasını söylerim. Geri dönen elbette azdır. Ayaküstü verdiğim bilgi, zaten hora geçmeyecektir. Hem bilginin manevi değeri düşer, hem ben kendimi boşa yormuş olurum.

Bana sözgelimi ticari projemle (elektronik ticaret) ilgili soru sorarlar. Hemen bir site adresi veririm. Konuyla ciddi olarak ilgileniyorlarsa, randevu alırım. Randevu vermeyi ya da verdiğim bir kitabı ya da dokumanı incelemeyi reddediyorlarsa, hiç kendimi yormam. Konuyu değiştiririm. Her şeyi manav tezgahındaki meyveler gibi “mıncıklayıp” bırakmaya alışmış olan populist insanlarla zaman kaybetmeye gerek yok diye düşünürüm.

İlgilendiğiniz hiçbir şeyi, ayak üstü sohbetlerin konusu yapmayın. Karşınızdaki insanların ciddiyetine inanmadan, bilgi vermeyin. Bilgi kutsaldır ve ciddiyetle talep edenlere verilir.

-----------------
-------------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI

Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com



(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)





(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

-------------------

Monday, October 24, 2005

ÖĞRENMEKTE OLDUĞUMUZ YABANCI DİLDE SESLİ YAYINLAR DİNLEYEREK BİLİNÇALTIMIZI BESLEMEK HAYATİ BİR ÖNEME SAHİPTİR (12)


Merhum Ayhan Songar, bir yazısında ilginç bir araştırmadan söz etmişti Bu araştırmaya göre, işitme yeteneğini sonradan kaybeden kişiler görme yeteneğini sonradan kaybeden kişilere oranla daha çok depresyona giriyorlardı. Bunu okuduktan sonra, bir gün bir ilkokulun önüne gittim; çocuklar teneffüstelerdi ve ben önce gözlerimi kapattım, onları dinledim. Sonra gözlerimi açıp, kulaklarımı tıkadım. Allah böyle bir sınav yaşatmasın, ama sesini duyduğum, fakat görmediğim bu manzarayı dünyayı hayal edip-aynı neşeyi duyumsayabilirken, o manzarayı gördüğüm hâlde, sesleri duyamayınca aynı derinliği hissedemedim! Ben temel olarak işitsel bir insan olsam da, o yazıyı okuduktan sonra dinlemenin ne denli önemli olduğunu daha iyi anladım. Fakat ne yazık ki kişisel gelişim adına bilmişlik yapan kişilerin, görselliğe yaptıkları aşırı vurgu, zavallı kulaklarımızı bize unutturuyor!

Herkesin gözü bilinçaltımızda

Reklamcılar, sinemacılar, hükümet vs herkesin gözü bilinçaltımızda. Biz neden bilinçaltımızı kullanmıyoruz?: Bunu yapmanın en iyi yollarından birisi, öğrenmekte olduğunuz dilde hikâyeler/ konuşmalar/ radyo yayınları dinlemektir. Çünkü dinlemek zamansızlığa da iyi bir çözümdür. Mutfakta, otobüste, metroda ve bir çok yerde dinleyerek yabancı dil öğrenebilirsiniz. Dinlemek sizi başka aktivitelerle paylaşır, ama seyretmek meşgul edici ve kıskanç bir etkinliktir.

Fazla kontrolcüyüz! İnsan uyur, bilinçaltı uyumaz!

Sözgelimi, yemek yaparken ya da araba kullanırken, bir şeyler dinlemek, “kontrolcü” ve “mükemmelci” kişilere pek yararlıymış gibi gelmez, çünkü kendilerini tam olarak veremedikleri bir etkinliğin yararsız olduğu hissine kapılırlar ve bu tür etkinlikleri pek önemsemezler. Hâlbuki araba kullanırken zaten kitap okuyamaz ya da yazamayız. Hiç değilse bir şeyler dinleyebiliriz. Mükemmelcilik, bizi bir şeyi görmekten alıkoyar: Biz yemek yaparken ya da araba kullanırken, bilinçaltımızın açık olduğunu, mesajları aldığını hatta bilinçaltımızın çok da savunmasız olduğunu unuturuz. Bu değerli hazineyi kullanmaz, ihmal ederiz.

Aslında çok vaktimiz var!

Yabancı dil öğrenirken bilinçaltımızı kullanabiliriz ve kullanmalıyız da. Yürürken, arabada, mutfakta yemek yaparken, tıraş olurken, makyaj ya da yüz bakımı yaparken, sözgelimi, hikâye kasetleri/ CD’leri dinleyebiliriz. Bu arada meşgul olduğunuz iş zihinsel bir çaba gerektirmiyorsa, dinleme etkinliğimiz sırasında sadece bilinçaltımız değil bilincimiz de öğrenme etkinliğine katılacaktır.

Mutfağınız dersane olabilir!

Öğrenmekte olduğumuz dilde bize düzensiz gelen ve ezberlemekle başa çıkamayacağımız bazı ayrıntılar vardır. Bilinçaltımız, bu düzensiz görünen ayrıntıları öğrenebilir, daha doğrusu zaman içinde edinebilir. Sözgelimi İngilizce’de telaffuz konusunda belli kurallar yoktur. Bir kural varsa, o kuralın bir sürü istisnası vardır. Bunları, öğrenmenin yanı sıra duyarak zaman içinde edinmek daha kalıcı ve etkili bir yöntemdir.

Ben de, öğrencilik yıllarımda, mutfak sırası bana geldiğinde, başka bir deyişle yemek ve bulaşık nöbetindeyken, yüzlerce kaset/ CD dinledim. Ellerim bulaşıkta, kulaklarım kaset-çalarımdaydı! Zihnim zaman zaman meşgul olduğum işe dalsa bile, bilinçaltım besleniyordu.

Çocuklar gibi dinleyin!

Dinlemek en başta fıtrî, yani insanın mizacına uygun bir dil edinim yoludur. Çocuklar böyle öğrenirler. Onlar okuma yazma bilmezler, sadece dinleyebilirler. Anne-babaları ve çevrelerindeki insanlar güzel konuşuyorlarsa, çocuklar da güzel konuşur. Tersi bir durumda, çocukların dil kullanımı da zayıflar.

Telaffuzunuz gelişir!

Öğrenmekte olduğunuz yabancı dilde sesli yayınlar dinlerseniz, zaman içinde telaffuzunuz gelişir. Bu gelişmeyi hemen farkına varmazsınız. Ama çevrenizdeki insanlar, özellikle konuştuğunuz yabancılar bu gelişmeyi farkedeip, size söylerler.

Öğrenmekte olduğunuz yabancı dil ile dost olursunuz!

Öğrendiğiniz yabancı dil, artık size “yabancı” gelmez, onunla duygusal bağ kurar ve “kanka” olursunuz. Konuşmalarınız yavaş yavaş ve siz farkında olmadan  akıcılık kazanır. Sözgelimi yemek yaparken, aynı zamanda entelektüel gelişiminiz ve dil gelişiminiz için de bir şeyler yaptığınızı görür ve özgüveniniz artar. Ayrıca dinlediğiniz sesli yayınlar, sizi genel kültür açısından da beslerler. Bir de zamandan tasarruf edersiniz. Bu bile modern insan için tek başına büyük bir avantajdır. Zihniniz öğrendiğiniz dile karşı elde ettiği bu yatkınlık, o dilde metinler okurken de işinize yarar. Ve tabi ki, öğrendiğiniz dilde nitelikli şeyler dinlemek, dinleme becerinizi güçlendirir. Zaman içinde, o dili konuşanları daha rahat anladığınızın farkına varırsınız. Yabancıların konuşmaları, size eskisi kadar anlaşılmaz gelmez.

Dinlemek sihirlidir!

Kendinizi dinlediğiniz şeylere verebildiğiniz zamanlarda sadece bilinçaltınızı beslemekle kalmaz, farkındalık içinde de öğrenebilirsiniz. Özellikle bir dili o dilin konuşulmadığı bir ülkede, yabancı dil olarak öğreniyorsanız, yapay bir dünya oluşturmanız gerekir. Sesli yayınları kullanmak, bu konuda çok işinize yarayacaktır.

Yabancı dilde bir şeyler dinlemenizin, sadece dinleme becerinizin ilerlemesine yardımcı olacağını düşünmeyin. Sözgelimi, bol bol İngilizce hikayeler dinlediğinizde, İngilizce okuma beceriniz, İngilizce konuşmanız ve İngilizce yazmanız da gelişecektir.

Bu arada artık kocaman walkmanler ya da CD çalarlar taşımanız da gerekmiyor. Küçük küçük elektronik cihazlar, binlerce ses dosyasını alıyor. Mutfağınızdaysa küçük ve ucuz bir kaset-çalar ya da CD çalar, büyük işler görebilir.

Bu arada ara sıra müzik de dinleyebilirsiniz!

Hep birlikte kesintisiz öğrenime başlayalım. Ne dersiniz?
-------------------
Bu yazıma eşlik eden Şarkı: “Why Does My Heart Feel So Bad?” Moby
Kitap önerim: “Kültür ve Dil” Mehmet Kaplan
Film önerim: “Bicentennial Man” (1999)
-----------------
-------------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI

Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com



(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)





(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

-------------------

NİYE TÜRKÇE ÖĞRETMENİ OLMADIĞIMI BANA NEDEN SIK SIK SORARLAR? (11)





Bir İngilizce öğretmeni olarak, Türkçenin, yani anadilimizin önemi üzerinde çok dururum. Anadiliyle arası iyi olmayan birisinin, keyifle yabancı dil öğrenemeyeceğini söylerim. İnsanlar da dayanamazlar ve bana neden Türkçe öğretmeni olmadığımı sorarlar.
Benim cevabım şudur: Kendi dilini sevmeyen ya da en azından kendi diline karşı ilgisiz bir bir öğretmenin yabancı bir dili öğretmesine izin vermemelidir. Eğer öğretmen yabancıysa bile, sözgelimi İngiliz ise, İngilizceyi seven bir İngiliz’den İngilizce öğrenmeyi tercih ederim. Kendi dilini sevmeyen ya da kendi diline ilgisiz olan bir öğretmenin, işini de sevmediğini ya da işiyle yeterince ilgili olmadığını düşünürüm.

Anadil kıskançtır!

Ayrıca, gerçekten anadili, dolayısıyla hayal gücü, kelime haznesi ve dolayısıyla kavram haznesi zayıf öğrencilere yabancı bir dili öğretmek, gereksiz bir şeydir. Öğrencilerle uygun bir şekilde konuşarak anadilleriyle ilgili çalışmaları da programa alırsanız, onlara yabancı bir dili öğretmeye devam ediniz. Aksi halde, sadece maaş ya da ders ücreti için çalışmaya devam ettiğinizi hissedersiniz. Çünkü başka bir sebebiniz kalmaz.

Öğretmenlerin ilk görevi

İngilizce öğreten Türk öğretmenlerin yapmaları gereken ilk şey, öğrencilerinin kendi ana dilleriyle olan bağlarını da kuvvetlendirmeleridir. Kendi dilinde okumayan, dinlemeyen bir öğrenci “sıkıntı” demektir. Kendi sahasında oynayamayan birine deplasmanda futbol oynatmaya çalışır, muhtelif sıkıntılar çekersiniz.

Çinlilere de tavsiyem aynıdır

Çin’deyken genç bir Çinli bana İngilizcesini nasıl geliştirebileceğini sormuştu. Ben de öncelikle kendi anadilini önemsemeye başlamasını ve seçkin Çince eserleri okumaya başlamasını önerdim. Genç adam bu cevabım üzerine şaşırıp-gülümsedi. Sonra da bana: “Çinli olsanız, millî hassasiyet gösterdiğinizi düşünürdüm, ama siz bir yabancısınız. Bu tavsiyenize uyacağım” dedi. Bir ara Rusya’da yabancı bir ülkede İngilizce kursu açmak isteyen ve bu konuda benden öneriler rica eden bir grup arkadaşa, kitaplıklarına Rusça ederler de koymalarını önermiştim. Rus çocuklarının, önce Rusçayla yani anadilleriyle bağlarının kuvvetlendirilmesi gerektiğini söylemiştim. Ayrıca bir üniversitenin hazırlık okulunda çalışırken ders programına Türkçe dersleri konmasını teklif etmiştim. Bazı insanlar, olumsuz tepkiler vermişlerdi. Bir çok kimse de, bu teklifimi mantıklı bulmuştu. Derslerin bir kısmı Türkçe grameri, bir kısmı da okuma dersleri olacaktı. Böyle olunca ne olacaktı?:

Türkçe derslerinin yararı nedir?

Anadilinde gramer terimlerini öğrenen bir öğrenciye yabancı dil gramerini anlatmak kolay olacaktı. Bu “tümleçtir” dediğinizde konu netleşecekti. Okuma derslerindeyse, bir metin, sözgelimi bir gazete makalesi okunacak ve öğrencilerin okumaya, tartışmaya alışmaları sağlanacaktı. Kendilerini ifade etme konusunda açılan öğrenciler, yabancı dil derslerinde de daha rahat davranacaklardı. Çünkü sadece yabancı bir dilde değil, anadilimizde de hatalar yapabileceğimizi veya her şeyi ifade edemeyeceğimizi göreceklerdi.

Bir insana bazı alışkanlıkları kendi anadilinde kazandırabilir, sonra ya da aynı zamanda yabancı dile transfer etmesini sağlayabilirsiniz. Kendi ana dilinde okumaya alışması, konuşma çabasına girmesi daha kolaydır. Gelişen bu alışkanlıkları, sonradan yabancı dil öğrenimine aktarmak mümkündür.

Yabancı dil eğitimi veren hazırlık okullarında Türkçe dersleri de gereklidir

Bugün bazı üniversiteler, hazırlık okullarına Türkçe dersleri de koymuşlar. Bence çok güzel etmişler. Yabancı dil öğreten mektupla öğretim kurumlarının ders paketinde de Türkçe gramer kitaplarına rastlıyoruz. Bu yaklaşımın bütün yabancı dil kurslarına ve hazırlık okullarına yayılmasını diliyorum.
---------------
Bu yazıma eşlik eden Şarkı: “"Kaise Mujhe Tum Mil Gai"” Benny Dayal & Shreya Ghoshal
Kitap önerim: “Dilin Gücü” Mermi Uygur
Film önerim: “Blade Runner” (1982)
----------------
-------------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI

Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com



(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)





(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

-------------------

O DİLDE METİNLER OKUMADAN, BİR YABANCI DİLİ, ÖĞRENMEK MÜMKÜN MÜDÜR? (10)


Yabancı dil öğrenmek istiyorsanız, kitap-okuma dostu olmalısınız!

(Okumak İngilizcenizi besler)

İngilizce-yabancı dil öğrenmek isteyenlere, okuma becerilerini geliştirmeyi öneririm. Çünkü gerek anadilde gerek öğrenmek istediğiniz yabancı dilde okumak size büyük faydalar sağlar. Bu tavsiyelerim üzerine bana “Öğrenmekte olduğum yabancı dili okumadan öğrenemez miyim?” sorusudur. Bu sorunun cevabı, sizin İngilizceyi ne kadar ve ne şekilde öğrenmek istediğinizle, yani hedeflerinizle ilgilidir. Kitap okumadan Türkçe öğrenen ve konuşan insanlar da vardır. İnsanlar, kitap veya metinler okumadan da bir dili öğrenebilirler. Ancak, her dili bir pasta kabul edersek, okumayan insanların o dilden elde edebildiği pastanın büyüklüğü konusunda çok da iyimser değilim.

Okumanın genel anlama yararları

İlk ve en temel konu şudur: özenle seçilmiş kitaplar, insanı anadilinde de geliştirir. Yani seçkin kitaplar okuyan bir insanın Türkçesiyle, okuma alışkanlığı olmayan birisinin Türkçesi, dili kullanımı, kelime haznesi, kendini ifade ediş tarzı aynı kalitede midir? Elbette hayır. Aynı durum yabancı dil öğreniminde de geçerlidir. Peki, okumanın Türkçe gelişimine olan yararının bize yararı nedir? Sözün sihir olduğu bir çağdayız ve dilini iyi konuşanlar, nerede susup konuşacağını bilenler her zaman kazançlıdır.

Okumanın yabancı dil öğrenirken sağladığı yararlar

Hele bir dilin konuşulmadığı bir ülkede yabancı dil öğrenirken, yapay bir dünya oluşturmak zorundayız. O dili öğrenmekle birlikte, bir alışkanlık olarak edinmemiz gerekir. Bunu sağlayan çözümlerden biri de o dilde okumalar yapmaktır. İnsan, bir dili konuşamasa da o dilde okuyabilir. Bu da, ona yavaş yavaş o dille dost olma olanağı sağlar. Öğrenmekte olduğunuz dille dost olmanın yararı nedir? Sanırım bir dostla zaman geçirmek daha keyiflidir; her zaman keyifli olmasa da bir dosta sabretmek daha kolaydır.

Kelimeleri bağlamları ile öğrenmek önemli

Kitapların başka bir yararı da bize kelimeleri bağlamlarıyla vermesidir. Kelime öğrenmek elbette önemlidir. Fakat, onların nasıl kullanılacağını bilmek en önemlisidir. “Patatesleri soydum” demek yerine “patateslerin elbiselerini çıkardım” demekten kaçınmanın yolu okumaktan geçer. Okumaları ya da dinlemeleri az olan öğrenciler, çok kelime bilseler de, genellikle bu kelimeleri yanlış bağlamlarda kullanırlar. Kelimeleri doğru bağlamlarında kullanmanın yararı ne olabilir? Mesajımızın zarar görmemesini sağlar. Biz mesajlarımızı doğru bir şekilde vermek için dil öğrendiğimize göre, bu konunun önemi ortadadır.

Okumak grameri sindirmenizi sağlar

Kitaplar, öğrenmekte olduğumuz dildeki bir çok gramer yapısını bize zaman içinde verir. Bazı gramer konuları, çok karışık değildir ve tüme varımla öğrenilebilir. Okumak karışık olan gramer konularına da aşinalık kazanmamızı sağlar. Derslerde ya da gramer kitaplarında o gramer konularını gördüğümüzde bize artık o kadar karışık ya da yabancı gelmezler. Bu yararın bize yararı nedir? Bu durumda zaman kazanırız. Öğrenirken fazla sıkıntı çekmeyiz.

Öğrenmekte olduğumuz dille duygusal bağ kurmak

Yabancı dilde metinler ya da hikâyeler okumak, öğrenmekte olduğumuz dille aramızda duygusal bir bağ kurarlar. Bu konu, insanlar için çok önemlidir. Biz, insanlar duygusal bağ kuramadığımız şeyleri kolayca öğrenemeyiz. Hele konuları bize yakın ya da sempatik gelen kitaplar ya da metinler okuyorsak, işimiz daha da kolaylaşır. İşimizin kolaylaşması yararlı mıdır, buna siz karar verin.

Düzensizlikler sadece öğrenilmezler, aynı zamanda edinilmelidirler

Sözgelimi İngilizce, bizim anladığımız anlamda düzenli bir dil değildir. Bu açıdan yığınlarca ayrıntıyı öğrenmek zaman alabilir. Fakat öğrenme sürecine paralel olarak edinme sürecini de işletebiliriz. Kitap okurken, bilinçaltımız normalde uzun zamanda öğrenebileceğimiz şeyleri sessizce edinebilir. Onları farkında olmadan öğrenmemiz ve doğru bir şekilde kullanmamız konusunda bize yardımcı olabilir ve bu yardım da küçümsenemeyecek boyutlardadır.

Düzeylendirilmiş kitaplar okuyun

Düzeyleri basitten zora doğru ayarlanmış hikaye kitaplarıyla okumaya başlayabilirsiniz. Basit düzeyden ileri düzeye doğru gidildikçe kitapların içerikleri de zenginleşecektir. Biraz sabır yeter. Zaman içinde dilinizin ne kadar geliştiğini, sadece okuma becerinizin değil diğer dil becerilerinizin de zenginleştiğini göreceksiniz.

Mesafe aldığınızı görmeli ve hissetmelisiniz

Bunları okumanın en önemli yararlarından birisi mesafe aldığınızı görmenizdir. İnternetten, dergilerden ve diğer yayınlardan da okumalar yapabilirsiniz, ama onlar size ilerlemekte olduğunuzu hissettirmezler. Fakat düzeyli kitaplar okursanız, zamanla ileri daha ileri düzeylerdeki kitaplara geçiş yaparsınız ve bu da ilerlediğinizi size gösterir. Mesafe aldığınızı hissedememek sizi bezdirir.

Bir yandan da anadilinizdeki okumalara da önem vermeniz, size yabancı dil öğreniminizde önemli bir ivme-hız kazandıracaktır.
---------------
Bu yazıma eşlik eden Şarkı: “Susma” Gökhan Türkmen
Kitap önerim: “Kültür ve Dil” Mehmet Kaplan
Film önerim: “Beauty and the Beast” (1991)
-----------------
-------------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI

Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com



(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)





(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

-------------------

NEDEN BAZI İNSANLAR TÜRKÇE KONUŞURKEN YABANCI KELİMELER KULLANIRLAR? (9)




Yıllarca İngilizce öğretmenliği yapmakta olan birisi olarak, Türkçe konuşurken yabancı kelimeler, sözgelimi İngilizce kelimeler kullanmaktan kaçındım. Aslında bazı sözcükleirn artık bizim için yabancı birer sözcük olup-olmadıkları sıkça tartışılıyor. Fakat benim bu yazımda sözünü ettiklerim daha çok sesletimiyle, sözdizimiyle yabancı olduğu hemen "sırıtan" kelimeler veya "kendine iyi bak!" gibi kullanımlardır. Sözgelimi, “bugün off oldum” ifadesinde yer alan “off” kelimesi gibi. (Not: bu cümleyi kullanan birisi, gününün verimli geçmediğini anlatmaya çalışıyor!) Ayrıca “gösteri” kelimesi yerine olur-olmaz yerde “Performans” ve “Ameliyat” yerine “operasyon” kelimelerinin kullanılmaları da, bu hastalığın önemli göstergelerinden…

Neden?

Anadili Türkçe olan bir kişinin, Türkçe konuşurken aslında dilimizde karşılıkları olduğu hâlde, yabancı kelimeler kullanıyor olmasının bir kaç sebebi olduğunu düşünüyorum:

Dikkatsizlik

Türkçe’de karşılığı olan kelimeleri kullanmak konusundaki dikkatsizliktir. Herhangi bir yabancı kelimeyi çokça duyan veya yabancı dil öğrenmekte olan kişiler, aslında anadilde karşılığı olan yabancı kelimeleri kullanırlar. İnsanlar yeni öğrendikleri kelimeleri ağızlarından kaçırabilirler. Bu mazur görülebilir. Ama sıkça tekrarı, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.

Anadildeki yetersizlik

İkincisi, konuşmalarında yabancı kelimeler kullanan birisi, ana dilini de iyi bilmiyor olabilir. Elimizde bulunan parçalı kumaşları birleştirip, sözgelimi masa örtüsü yaptığımız gibi, tam olarak bilmediğimiz iki dili de birleştirip derdimizi anlatmaya çalışabiliriz. Ana diline hâkim olmayanlar, sık sık yabancı kelimeler kullanırlar. Bu tür insanlar, sözgelimi İngilizce konuşurken de Türkçe kelimeler kullanabilirler. Çünkü ne anadillerini ne de yabancı dili tam olarak bilmediklerinden, bir oradan bir buradan devam ederler!

Türkçe’nin zayıf düşürülmesi

Bir sebep de bugünlerde zayıf düşürülen Türkçemizdir. Sadeleştirme adına güdükleşen bir Türkçe’yle konuşuyoruz. Sözgelimi Türkçe’de tartışma diyoruz. “Babamla tartıştık” diyen birisinin babasıyla kavga mı ettiğini yoksa fikir alışverişi mi yaptığını anlamak mümkün değildir. Halbuki müzakere, münazara, münakaşa v.s gibi kelimeler sadeleşme kurbanı olmasalardı, bu kadar sıkıntı yaşamazdık. Oysa İngilizce’de nüans belirten bir yığın kelime vardır. (Discussion, despute, debate v.s)

Meslekî Terimlerin İngilizce olması

Dördüncüsü, bazı mesleki alanların başka ülkelerde doğmuş olmaları da, anadilimizi konuşurken yabancı kelimeler kullanmamıza sebep olurlar. Sözgelimi, internetle ilgili terimlerin İngilizce olması neredeyse kaçınılmazdır. Türkçeleştirmeye çalıştıkça da konu daha bir karışık hâl alıyor. Bu, durumda ne yapılabilir, uzun boylu bir şekilde tartışmak, müzakere etmek gerekiyor.

Yabancılar da Türkçe kelimeler kullanırlar

Altıncı olarak, yabancılar Türkçe konuşurlarken yabancı kelimeler kullanabiliyorlar. Sözgelimi uygun kelimeyi bulamadıklarında, sizin İngilizce veya onların konuştuğu dili biliyor olmanızdan dolayı, kendi dillerinden bir kelimeyi kullanabiliyorlar. Bu, doğal bir davranıştır. Siz de o kelimenin Türkçe karşılığını vererek, onların Türkçe bilgilerinin gelişmesine yardımcı olursunuz.

Hava atmak için

Yedinci olarak, bazı kişiler de, sahip oldukları poziyonu vurgulamak veya İngilizcelerinin (Fransızcalarının vs) çok iyi olduğunu, kendilerince, yansıtmak için, Türkçe konuşurken yabancı kelimeler kullanırlar. Anadilinizi konuşurken, başka bir dilden kelimeler veya kelimeler Türkçe olsa bile: "İnanmıyorum!", "Kendine iyi bak!" vs gibi yabancı dil kokan ifadeler kullanmak, kişinin o yabancı dili iyi bildiğinizi göstermez. Sadece kafasının karışık olduğunu gösterir!

İngilizce Türkçe’den zengin midir?

Çok acıdır ki, bana “İngilizce, Türkçe’den daha zengin sanırım” diyen öğrencilerim olmuştur. Burada biraz haksız bir yargı da var: Bunu söyleyen öğrencilerimin bazıları aslında Türkçe’yi bilmemektedirler. Yani, fikir dünyaları bazı kavramları, kendi anadilinde öğrenmeye mecbur kalmamıştır. Kendi ana dilinde roman okumadan, yabancı dilde romanlar ya da metinler okuyunca, bazı kavramlarla önce yabancı dilde tanışmışlardır. Aslında ana dilinde de olan bu kavramların, İngilizce’nin veya başka bir dilin malı ve zenginliği olduğunu sanmaktadırlar.

Anadilimizi tanıyalım. Bu ifade “yerli malı kullanalım” gibi bir ifade oldu, ama siz benim ne demek istediğimi sanırım anlıyorsunuz!

-----------------
-------------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI

Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com



(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)





(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

-------------------